
ey sevgilim, ey birtanem, ey 'ben'tanem
aç gözlerimi hadi...
ve anımsa.
günlük ezberimizin bozulduğu, sıradan söylemlerimizin kekeleştiği ilk göz
sevişmelerimizi anımsa.
sınırlanmış yaşantımızı ilk yırtışımızı...
dayatılanlara, sunulanlara yenik düşmüş bakışlarımızın ilk dirilişini, direnişini...
tarih yaratıyordu artık o gözler... anımsa.
*
yüklüydük, gayrı insani yüklerin en ağırıyla...
aşk bu, kolay mı öyle kapıp da kaçmak? kolay mı öyle tarih yaratıp da zamanın insafına terketmek?
sırtlayıp taşınması gerekirdi geleceğe... beslenmesi gerekirdi.
azalmanın değil çoğalmanın hücresiydi sırtladığımız... bütün hallerimizin çekirdeğiydi.
artık silahımız da oydu... atom bombamız da.
*
nice acılı ve zalim çalkantıların arasından hep onun sayesinde sıyrılacaktık.
onu kaybetmemeliydik. o bizim tarihte ilk kurtarılacak ve hep kurtarılacak üretim aracımızdı.
zamanla hesaplaşmamızda, didişmemizde, cebelleşmemizde tek kalemizdi. 'büyük dünya'ya karşı verdiğimiz mücadelede 'küçük dünyamız'dı, savunma alanımızdı, sığınağımızdı.
*
ey sevgilim, ey aşkım
sen var ya sen, hep uğruna mücadele ettiğim barıştın, huzurdun.
farklı olma hakkımın, eşit yaşama arzumun ve özgürlük sevdamın köküydün.
sen benim sonradan kazandığım sosyal bir hak değil, insan olma temelimdin. ta kendimdin, halimdin.
sakındığımdın. ödediğim bedellerin nimetiydin.
hep yaşadığım ama hiç erişemediğimdin.
*
sevgilim
inan ben seni onursuz hiçbir sevdayla aldatmadım.
bedelin pahalıydı, ödedim... ödeyeceğim.
ve günün birinde sevgilim, gözlerim yorulanda...
çağır çocukları yanına.
aç gözlerimi son bir kez.
onlara bebeklerimi göster ve de ki:
‘‘sizin babanız beni
işte bunlarla sevdi. ’’
hrant dink
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder